انتحال و تر حقى جمعيتى

The Committee of Undertaking and Plagiarism

16 Şubat 2014

Acı

Unutulmak istemiyorsanız, insanlara acı verin. İnsanlar, kendilerini mutlu edeni unutur, acı çektirenleri hatırlar. Bu zehirli bilgi işime geldi. Unutulmak istemeyen ben, böyle yapacaktım. İnsana güveniyorum ben. Beni yanıltmayacak, hatırlayacaktır. Sonsuzluğun ipini tutmuş olarak başlıyorum. Ayrıca şuna da güveniyorum: insan denen yaratık, kendisiyle ilgilenmeyenle ilgilenme kapasitesine sahip değil. Kim onun içine elini sokar ve kantırtırsa kalbini, bunun ne anlama geldiğinin, başına gelenin ne olduğunun anlamını kavramak için durmaksızın uğraşıyor. 
   Beri yandan şunu da biliyorum: insan unutamayan bir canlı. Bununla, uygarlığımızın arkasındaki anlamın hatırlamak olduğunu söylemeye çalışmıyorum. İnsan mutlu zamanlarını unutmaya teşne, mutsuzluklarını hatırlamaya ve durmadan bunları yaşamaya doğru eğimli, bayılıyor. Baygınlıklar içinde kıtlığı, açlığı, zorbalığı, işkenceyi, üzüntüyü hatırlıyor. Sel basınca ve çığ düşünce, bunu şehvetle anıyor hatırlıyor. Bunun için türküler yapıyor, kulaktan kulağa, nesilden nesile felaketin varılmasını sağlamaya çalışıyor. (Bütün bunlarda hayatta kalanın sesini dinleriz aslında. Ölenlere ağıt yakabilmek için yaşıyor olmak gerekir. Ağıtlarla yüceltilen ölüm değil, ağıt yakabilmek için yaşamaktır, geride ve hayatta kalmaktır) acıyı böyle biriktirebilme kudreti onu hayvandan ayırıyor. İnsanda acı için uygun-bitek bir toprak bulunuyor. Durmadan da zenginleşiyor bu toprak. Geçmiş çağların acı taşkınları, bu toprağı eski bilinçlerden yeni bilinçlere taşıyıp biriktiriyor, acı alüvyonları halinde yeni nesillere geçiyor. Yeni çekilen acılar bu eski çekilen acıların zemininde, onlara sarmalanarak yükseliyor. Böylece her nesil daha çok acı çekmek zorunda kalıyor hem eski zamanların acılarını hem de kendi paylarına düşeni. Eski acıları çeken kuşakların gelecekten intikamı bu. Kolayca unuttuğumuz mutluluk üzre var olsaydı 
 insanlık, hayvanlardan bir farkımız kalmazdı; mutluluk hatırlanmazdı, insan hatırlamayı unuturdu. Nihayet bu topraktan kurtulmak, kültürün bütününden kurtulmakla mümkün. Kültürden kurtulmak için bizzat insandan tamamen kurtulmak gerek. İnsanlığı kurtarmak için onu yok etmeli... demek istemiyorum. Açık ki acı bir açıdan bir ağaç gibi insanlığın bilincinde kök salıyor, derinlere soktuğu kök uçlarıyla geçmişten besleniyor, bugünde çiçek açıyor. Bu ağacın dallarından birine tünemek istiyordum. Sevgili baykuşla birlikte, işlerin iyiye gitmeyeceğini, ümidin yalan olduğunu, her şeyin büyük ve yetişkin bir felaketle sonuçlanacağını bildirmekti uğursuz görevim. 
   Ve sesim çağları aşacak, geleceğe ulaşacak, insanlık denen hastalık zamanını doldurduktan sonra, ağaçlarla bozulmuş asfaltların, içinde kaplanların yavrularını sakladığı metro istasyonlarının, geyiklerin tedirginlikle gezindiği futbol sahalarının, yarasa ve puhu kuşlarının birbirine çarpmamak için manevra yaptığı gökdelenler arasındaki boşlukların ve denizlerin ve göllerin ve kumul düzlüklerinin ve orman dehlizlerinin ve geniş bataklıkların ve buz tarlalarının üstünde sonsuza dek yankılanacak. 



   Hüseyin Kıran, Benim Adım Meleklerin Hizasına Yazılıdır 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder